Barış Manço, yıllar önce dillere pelesenk olmuş bir şarkısında sormuştu:
“Hemşerim, memleket nire?”
Ve ardından cevabı da vermişti:
“Bu Dünya benim memleket.”
Düşünün…
Elazığ’dan Sivrice’ye, oradan Harput’a…
Ya da Anadolu’nun herhangi bir köyünden İstanbul’a, Brüksel’e, Sydney’e…
Nerede olursak olalım, hepimizin ortak bir derdi var:
Ekmek aslanın ağzında.
Lakin asıl mesele ekmeği paylaşabilmekte.
Barış Manço dizelerinde toplumsal bir aynayı önümüze koyuyor:
“Bir sıcak çorba içer misin?” diyen yok.
“Bir döşek de sana serelim.” diyen yok.
Bugün şehirlerimiz büyüyor, binalar yükseliyor, yollar genişliyor.
Lakin bazen yürekler daralıyor.
Gönüller küçülüyor.
Komşuluklar eski sıcaklığını yitiriyor.
Bakın, bizim kültürümüzde kapı eşiği kutsaldır.
Elazığlı bir nine, yabancı kapıya geldiğinde ona çorba ikram etmeden göndermez.
Diyarbakır’da, Erzurum’da, Sivas’ta da böyledir.
Anadolu’nun özü budur.
Peki biz bugün ne kadarını yaşıyoruz?
Barış Manço’nun bir başka dizesi:
“Kaşının altında gözün var diye silahlanıp ölüme koşarken
kalan dul ve yetim ne yer, ne içer?”
Savaşın, kavgaların, nefretin ortasında…
Kimse ardında kalanlara bakmıyor.
Oysa bizim medeniyetimiz “Yetimin başını okşamayı” en büyük sevap sayar.
Elazığ’da, Harput’un taş sokaklarında dolaşırken bir duvar yazısı gözüme çarptı:
“Barış, evin içinde başlar.”
Ne kadar doğru…
Evde huzur yoksa, mahallede de olmaz.
Mahallede yoksa, şehirde de olmaz.
Dünyada hiç olmaz.
Barış Manço’nun sorusu hâlâ geçerli:
“Hemşerim, memleket nire?”
Bugün cevabımız net olmalı:
Memleket yalnızca nüfus cüzdanında yazan yer değil.
Memleket, yaşadığımız her sokak, dokunduğumuz her insan, paylaştığımız her lokma ekmek.
Geleneğimiz, kültürümüz, inancımız bize bir ödev bırakıyor:
“Daha fazla kesip bölünmeye gerek yok.
Hep beraber anlaşalım.”
Bu sözler yalnızca bir şarkı nakaratı değil.
Bir hayat dersi, bir toplumsal vasiyet.
Barış Manço’nun dediği gibi:
“Bu Dünya benim memleket.”
Ve bizim görevimiz, bu memleketi kavgasız, paylaşarak, kardeşçe yaşanır kılmak.
Elazığlı bir deyim vardır: “Paylaşırsan tok olursun, bölünürsen yok olursun.”
Bugün ihtiyacımız olan tam da budur.