Bir Arap şairi der ki; "Allah'ım insanlar havada kuşlardan daha güzel uçarken, denizlerde balıklardan daha yüzel yüzerken, asıl yürümesi gereken yeryüzünde neden insan gibi yürümezler?" Çok anlamlı bir söz. Binlerce insanla havada uçmak, on binlerce insanla denizde seyahat etmek varken, neden uçak ve gemileri insan öldürmek için silaha dönüştürdük? Mutluluğun sırrı insanı yaşatmak, yaşat ki sana dönüşü de mutluluk olsun. Zira "ben"de mutluluk yoktur, mutluluk "hep"tedir.
Kız çocuklarının diri diri gömüldüğü bir zamanda; gömülmek üzere mezarının başına getirilen kız çocuğu, toprağı kazan babasının terlediğini görünce "Baba terini silebilir miyim?" dedi ve bu soru üzerine babada bir merhamet hasıl oldu, neredeyse vazgeçecekti. Ne var ki baba kibrini yenemedi ve kızını gömmeye devam etti. Bu çirkin geleneğe işaret eden ayet-i kerimede Allah (c.c), merhamet yoksunu bu babayı muhatap dahi almaz ve doğrudan mazluma yönelir: "Diri diri gömülen kıza hangi suçtan dolayı öldürüldüğü sorulduğunda..." (Tekvir Suresi, 13. Ayet). Yüreklerimizde kasvet yaratan bu adet ortadan kalkalı yüzlerce yıl olmasına rağmen dünya daha iyi bir yere doğru evrilmedi, her yıl on binlerce mazlumun kanı dökülmeye devam ediyor. İnsanlar kendi ülkelerinde tarafı olmadıkları savaşların kurbanı oluyor, ölümden kaçan çaresiz mülteciler insanlık dışı koşullarda ıssız sınırlarda, açık denizlerde hayatlarını kaybediyor. Tıpkı diri diri gömülen kız çocuğunun neden onun canına kastettiklerini bilmediği gibi, bu insanlar da hangi dünyalık hırsın kurbanı olduklarını bilmiyorlar... Öte yandan bizler de açıkça karşı durmadıkça, en azından sesimizi yükseltip tarafımızı belli etmedikçe bu zulme ortak oluyoruz.
Yine de doğaya baktığımda içimde bir umut yeşeriyor. Karetta karettalarla ilgili bir belgesel izlemiştim. Karetta karetalar denizde yaşar ve yumurtlamak haricinde karaya hiç çıkmazlar. Yumurtlama dönemi geldiğinde, gece kumsallara çukurlar açıp yumurtalarını gömerler. İki aylık kuluçka döneminden sonra yavrular çoğunlukla gece vakti yumurtadan çıkarlar ve en kısa sürede denize ulaşmaya çalışırlar. İzlediğim belgeselde, gündüz kuluçkadan çıkıp denize doğru yol alan bir grup karetta yırtıcı kuşların saldırısına uğradılar. İzlerken ben de çok büyük heyecan yaşadım, yavruların bir an önce denize ulaşmasını istiyordum. Yavrular tam kıyıya ulaşmışlardı ki, bu kez de av peşinde olan bir timsah sudan çıktı. Timsah, yırtıcı kuşlara fırsat vermeden bir yavruyu ağzını aldı. Eyvah dememe kalmadan timsah denize doğru yönelerek ağzındaki karetta karettayı denize bıraktı, yani karettanın hem hayatını kurtardı hem de onu denize kavuşturdu. Şok olmuştum. İç güdüleriyle yaşayan vahşi bir hayvan bir başka hayvanın hayatını kurtarıyordu. Ben de bekliyorum; tüm ekonomik kapasitelerini silahların üretimi ve savaşların organize edilmesi için kullanan dev güçler belki bir gün insanlığın ortak geleceği için silahları susturup dünyanın kurtuluşu için çalışmaya başlarlar.
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres bir konuşmasında, geçen yıl silahlanma ve ordular için dünyada 1.7 trilyon ABD dolarından fazla harcama yapıldığını bildirdi; yine kendi ifadesine göre, silahlara harcanan bu para dünyanın acil insani ihtiyaçlarını karşılamak için gerekli paradan 80 kat daha fazla. BM verilerine göre, 2016 yılında 65 milyon kişi savaş ve şiddet yüzünden yerlerinden edilmiş. Guterres, Birleşmiş Milletler savaşa son vermek amacıyla kuruldu demesine rağmen, BM'e dahil olan ülkeler arasında dahi nükleer silah üretiminde yarış halinde olanlar var.
Biz madencilerin umudu, alın terimizin karıştığı tüm madenlerin yalnızca insanlığın ve dünyanın yararına kullanıldığı günlerin gelmesidir.