NUSRET ÇOBAN


Heyelan

Şırnak kömür ocaklarının Avgamasyan filonunda, asfaltit kömür üretimi için büyük bir patlatma gerçekleştirmiş, dekapaj malzemesinin ertesi sabah taşınması için gerekli organizasyonu yaparak sahadan ayrılmıştık.


Gece yarısına doğru odamın kapısı hızla çalındı. Ağlamaklı bir ses; “Şefim! Şefim hemen giyinin, kömür ocağında heyelan oldu. Altında yüzlerce insan kaldı.” diye bağırıyordu.

                Anlayamadım. Ocakta gece vardiyası yoktu ki, insanlar nasıl heyelan altında kalır? Ayrıca bu filonda kapalı işletme üretimi de yoktu. Hemen dönemin Şırnak valisi (Allah rahmet eylesin) Aydın Aslan Bey'i aradım. O dönemlerde terör olayları yoğun olduğu için haberin doğruluğundan emin olmamız güvenliğimiz için önemliydi. Bir müddet sonra sayın valim arayarak "İş makinalarınızı ve elemanlarınızı hemen ocağa indirin, gerekli çalışmaları yapmaya başlayın, ben de hemen ocağa geliyorum." dedi. Ocağa gider gitmez bize haber veren arkadaşa; "Bu saatlerde ocakta çalışma yok. Neden heyelan oldu ve burada olmaması gereken bu kadar insan nasıl heyelan altında kaldı?" diye sordum. Aldığım cevap üzücüydü, İşletme Müdürlüğü'nün elemanları maden sahasını terk edince çevre köylerden insanlar kaçak kömür götürmek için ocağa geliyorlardı. Halbuki iş sahasına girmek öncelikle insanların kendi can güvenlikleri için kesinlikle yasaktı ve bu tür girişimlerin engellenmesi için alınan önlemlerin etkili olduğunu düşünüyorduk.

                Bu düşünceler içinde ocağa geldik. Ocak ana baba günü, ağlayanlar, feryat edenler... Heyelan alanını detaylı inceledikten sonra hemen talimat verdik ve işe başladık. Olayın şahitleri 50’ye yakın insanın ve 3 adet traktörün heyelan altında kaldığını söylediler. Heyelanın geldiğini fark edebilenler kaçarken toprağa saplanmış ancak canlarını kurtarabilmişlerdi. İlk işimiz, hafriyat içinde olan yaralıları kurtarmak oldu. Ardından ocağa gelmiş olan sayın valimle buluştuk. Durumu ve acil eylem planımızı istişare ettik. Kendisi de benim gibi Elazığlıydı.

                Afetin yaşandığı maden ocağı benim çalıştığım firmaya ait değildi. Ancak ocağa en yakın şantiye bizimki olduğu için ilk müdahaleyi valimizin izniyle biz yaptık. Heyelan haberi yayıldıkça bölgede ne kadar iş makinası varsa yardıma gelmeye baladılar. Sabaha doğru  kurtarma çalışmalarımızı tamamladık. 50 kişiyi canlı olarak çıkardık ve hastaneye gönderdik. Ancak 18 vatandaşımızı kaybettik. Heyelan altında kalan 3 traktörü çıkardık, fakat traktörleri kullanan şoförleri de kaybetmiştik. İlk defa böyle bir facia ile karşı karşıyaydık.

                Gün ışığı ile gerekli adli işlemler yapıldı. Böyle bir olayın bir daha yaşanmaması için teknik elemanlar ve yetkililerle gerkli toplantılar yapıldı. Her patlatmadan sonra yarık ve çatlakların tetkik edilmesi, risk barındırıyorsa tehlikesiz hale getirilmesi, heyelan riskini arttıracak yağışlı havalarda patlatma yapılmaması, sahanın tamamının düzenli olarak kontrol edilmesi ve oluşan yüksek şevlerin hemen düşürülmesi, sahanın giriş ve çıkışlarının kesinlikle kapalı tutulması ve görevlilerce denetlenmesi gibi önlemlerin en katı haliyle uygulanmaya devam edilmesine karar verildi.

                Alana giriş çıkış tedbir ve denetimlerinin arttırılmasının yanısıra, ocağa girip kömür kaçakcılığı yapan kişilerin bu işi neden yaptıkları da araştırıldı. Bu ailelerin ihtiyaçları tespit edildi, kendilerine iş verilmesi gibi kararlar alındı. Ancak benzer bir acının tekrar yaşanmamasının tek yolu, güvenlik tedbirlerinin her durumda maksimum seviyede uygulanmak zorunda olduğunun iş sahasına girme ehliyeti olan tüm çalışanlar tarafından tam olarak kavranmasıdır.